8 yıl önce
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AB Konseyi’nin toplantı salonunda AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve AB Dönem Başkanı Hollanda’nın Başbakanı Mark Rutte ile ortak basın toplantısı düzenledi.
Bugünün iki sebepten dolayı tarihi bir gün olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "İlk olarak bugün Türkiye'de Şehitler Günü. Bugün tarihi bir gün, çünkü Türkiye ve AB arasında bir anlaşmaya vardık." diye konuştu.
Türkiye-AB zirvesinde başta Juncker ve Tusk olmak üzere sürece katkıda bulunanlara teşekkür eden Davutoğlu, bu sürecin sadece sonuçlarından dolayı değil aynı zamanda kullanılan yöntemlerden dolayı da bir başarı hikayesi olduğunu vurguladı. Davutoğlu, "Birbirimizle görüşlerimizi, endişelerimizi, perspektiflerimizi ve vizyonumuzu paylaştık. Şunu fark ettik ki Türkiye ve AB'nin ortak kaderi, zorlukları vardır ve iki taraf aynı geleceği paylaşmaktadır." dedi.
Türkiye'nin AB'ye entegrasyonunun derinleştirilmesi ve Suriye mülteci krizinin çözülmesi gerektiğini belirten Başbakan Davutoğlu, bugünkü görüşmelerde Türkiye ile AB arasında kriz yönetiminden ibaret olmayan, daha stratejik bir işbirliğine ihtiyaçları olduğunu söyledi.
“3 milyar avro sadece Suriyeliler için harcanacak”
Bugün varılan anlaşmanın insani bir boyutu olduğunu dile getiren Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Çünkü bütün anlaşmaların ana hedefi şudur; çocuklar, kadınlar ölmesin, gençler, yaşlılar Ege Bölgesinde hayatlarını kaybetmesin. Bu nedenle, insan kaçakçılarının cesaretini kırmak ve yasal göçü cesaretlendirmek için dengeli bir yaklaşım olması konusunda anlaşmaya vardık. Türkiye, şu anda Ege'deki adalara yasa dışı varanları geri alacak ve diğer taraftan Avrupa ülkeleri de aynı sayıda yasal göçmeni Türkiye'den alacak. Dolayısıyla son derece adil ve cesaret verici bir adım oldu. Mülteciler için de çok umut verici bir adım oldu. Maliyet ve yük paylaşımının da adil bir şekilde yapılması konusunda anlaştık. Bugün bazı projeleri açıkladık ve 3 milyar avro önümüzdeki haftalarda kullanılmaya başlanacak. Bu para Türkiye için değil, sadece Suriyeliler için kullanılacak. Ben burada son zirveden sonra yaptığım açıklamada, 'para istemiyoruz' demiş olsam da birçok haber okudum. Bu anlaşma sanki mali bir desteğe dayatılmış gibi bir izlenim ortaya çıktı. Hayır, AB sadece mültecilere yardım edecek ve Türkiye sadece bu paranın Suriyeli mültecilere erişmesinde aracı rolü oynayacak. Biz artık hem Türkiye'de hem de mümkünse Suriye içindeki güvenli bölgelerde de Suriyelilere yardımcı olacağız. Suriyelilerin geleceği için 3 milyar avroya ek olarak 2018'e kadar 3 milyar avro daha tahsis edilecek."
“Vize serbestisi Haziran ayından önce hayata geçecek”
Davutoğlu, taraflar arasında varılan anlaşmanın önemini yineleyerek, bu sayede ilişkiler ve entegrasyon sürecinin de derinleştiğine dikkati çekti. Bunun en önemli boyutunun da vize serbestisi olduğuna değinen Davutoğlu, "Geri kabul süreci başladığı için vize serbestisi bunun uzantısı oluyor ve umarım vize serbestisi Haziran ayından önce hayata geçecek." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin hayata geçirmesi gereken 72 kriterin olduğunu hatırlatan Davutoğlu, bunların 37'sinin karşılandığını ve 35 ön koşul kaldığını ifade etti. Davutoğlu, "Umarız Mayıs başına kadar bütün bu gereklilikleri yerine getirmiş olacağız ve umarız Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi vize serbestisinin uygulamaya geçmesi için üzerine düşenleri yapar." dedi.
Bugünkü anlaşmayla 33. faslın da açılmasının kararlaştırıldığını anlatan Başbakan Davutoğlu, bunun da Türkiye'nin AB sürecinde atılan önemli bir adım olduğuna işaret etti ve diğer fasılların da açılmasının hızlandırılmasının da dile getirildiğini aktardı.
Davutoğlu, bütün bu planların AB olmadan Türkiye'nin, Türkiye olmadan da AB'nin geleceğinin söz konusu olamayacağını gösterdiğini ve bu nedenle tarafların özellikle Suriyeli mülteciler konusunda stratejik bir ilişkiye ihtiyacı olduğunu kaydetti.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve diğer yetkililerle ikili görüşmelerde bulunduklarını ve bu görüşmelerde Suriye krizini çözmeden bu anlaşmanın sonuca varamayacağına yönelik düşüncelerini paylaştıklarını ifade eden Davutoğlu, "Biz barışçıl bir bölge istiyoruz ve bu anlamda işbirliği çok önemli." diye belirtti.
Bir gazetecinin "Beş müzakere başlığına ilişkin Türkiye'nin bir talebi vardı. Buna Rumların blokajı olduğunu biliyoruz. Bu konuda Türkiye'nin süreç içinde atacağı adımlar nedir? " sorusu üzerine Davutoğlu, bugün üzerinde mutabık kaldıkları anlaşmanın, Türkiye olarak teklif ettikleri Avrupalı dostlarının yaptıkları müzakerelerle gelinen bir nokta olduğunu ifade etti.
Başbakan Davutoğlu, bu çerçeveyi hem sorunlara cevap oluşturan, hem de Türkiye-AB ilişkilerine yeni boyutlar katan bir imkân olarak değerlendirdiklerini söyledi.
Son derece pratik ve netice odaklı bir sonuç aldıklarını düşündüğünü vurgulayan Davutoğlu, "Çünkü bu bizim illegal yasadışı göçü engelleyen ve yasa içinde mültecilerin Avrupa'ya gönderilmesini sağlayan ve Türkiye'deki mülteci sayısını değiştirmeyen -ne kadar mülteci alıyorsak yasa dışıyla, o kadar yasal mülteciyi Avrupa'ya göndereceğiz- bu son derece olumlu bir netice." diye konuştu.
Davutoğlu, ayrıca Türkiye-Avrupa ilişkilerine temelde 3 noktada yeni boyutlar katmaya çalıştıklarını bildirerek, şunları söyledi:
"Birincisi vize muafiyeti. Bu konuda biz de gerekeni yapacağız, Avrupa da gerekeni yapacak. İkincisi Gümrük Birliği'nin update edilmesi, şartları uygun hale getirilmesi ki anlaşmada bu da var. Bu konuda önemli çalışmalar yapıyoruz. Üçüncüsü de yeni fasılların açılması. 29 Kasım'dan bu yana 17'nci fasıl açıldı, yıllardır fasıl açılmamıştı. Yeni bir 're-energize' dediğimiz atmosfer oluştu. Şimdi 33'üncü faslı da açma kararı aldık, Avrupa Konseyi tarafından alındı ve ayrıca bloke edilen diğer fasılların da açılması için sürecin hızlandırılması kararı alındı. Bu konuda da özellikle 'benchmark'ların ilan edilmesi noktasında da süreç hızlandırılacak. 33. fasıl kesinlikle açılacak. Diğer fasıllar da hızlandırılacak. Dolayısıyla bu önemli, pozitif bir gelişmedir. Bütün bu unsurların Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir enerji katacağına inanıyorum."
Başbakan Davutoğlu, fasılların açılması konusunda, Juncker'ın daha önce kendisine yazdığı mektupta vurguladığı hususlarla olumlu adımların bundan sonra da devam edeceğini dile getirdi. Davutoğlu, AB Konseyi Başkanı Tusk ile AB Komisyonu Başkanı Juncker'a katkıları dolayısıyla teşekkürlerini iletti.
“72 bin sayısı, Avrupalıların toplam alacağı mülteci sayısı değildir”
Bir başka gazetecinin, Davutoğlu'na yönelttiği "Türkiye'den alınacak Suriyeli mülteci sayısında bir kota olacak mı? Bazı haberlerde 72 bin rakamı yer almıştı. Eğer olacaksa bu kota dolduğunda başka bir alım olmayacak mı Türkiye'den. Suriyeli sığınmacılar, kim tarafından ve nasıl belirlenecek?" sorusuna "Maalesef, Türkiye ve Avrupa'da da yanlış anlaşılan bir husus oldu. 72 bin sayısı, Avrupalıların toplam alacağı mülteci sayısı değildir." cevabını verdi.
Bu sayının birebir değişim esnasında yasal göçün ilk aşamadaki rakam olduğunu vurgulayan Davutoğlu, öte yandan AB'nin mültecileri yerleştirme programı çerçevesinde de bir kotanın söz konusu olduğunu bildirdi. Davutoğlu, gelişmelere bağlı olarak AB'nin ilan ettiği mültecileri yerleştirme programının daha büyük bir proje olduğunun altını çizdi.
Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın PKK'nin, zirvenin yapıldığı AB Konseyi binası yakınına çadır kurmasına dönük eleştirileri ile ilgili soru üzerine şöyle konuştu:
"Gerçeğin birçok yüzü var. Bunlardan biri, şu anda önünüzdeki üç lider, bir anlaşmaya varmak için beraber çalıştı. Tusk, iki kez Türkiye'ye geldi. Birkaç gün önce Türkiye'deydi. Biliyorum ki uyumadı; diğer ülkeleri de ziyaret etti. Ben de buraya uyumadan geldim. Avrupa'daki gerçekliğin bu yüzü, liderlerin sığınmacılar için bir çözüm bulmaya çalışması."
“Kuşlara yem atar gibi sığınmacılara para atıyorlar”
Davutoğlu, İspanya'nın başkenti Madrid'de oynanan Atletico Madrid-PSV Eindhoven maçı öncesinde bir grup Hollandalı taraftarın, göçmen dilenci kadınları aşağılayıcı davranışlarına da değindi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gerçeğin başka yüzüne dikkat çektiğini belirten Davutoğlu, "Gördüğümüzden eminim, bazı Avrupalılar bir videoda, sığınmacılara bozuk para atıyordu. Sanki kuşlara atarmış gibi. Sığınmacılar ise bu bozuklukları almak için koşuşturuyordu. Müslümanların Avrupa'da yeri olmadığını söyleyen lider var. Gazetecilere saygı duyuyorum ancak bazı gazeteciler, sığınmacıların daha güvenli bir yere geçmesini önlemek için onlara çelme taktı." diye konuştu.
Türkiye'nin doğruya erişmek için her zaman Avrupa'nın diğer yüzüne karşı eleştirisel olmayı sürdüreceğini kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti: "Terör saldırısının ardından beni arayan tüm liderlere teşekkürlerimi ilettim. Bu teröre karşı dayanışmadır. Fransa Cumhurbaşkanıyla beraber Paris ve Ankara'daki saldırıları konuştuk. Bu gerçeğin diğer yüzüyse, Ankara'da otobüs bekleyen çocukları, kadınları, gençleri, 35 kişiyi öldüren terör örgütü. Düşünebiliyor musunuz, bir araba otobüs durağına geliyor ve patlatılıyor. Ailelerine gitmek için bu otobüs durağında bekleyenler, hayatını kaybediyor. Bazılarının ise kimliklerini belirlemek bile çok zordu. Çünkü vücutları tamamen parçalanmıştı. Bu terör örgütü, bugün aynı sembolle Brüksel sokaklarında gösteri yapıyordu. Siz nasıl hissederdiniz? Kendinizi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve benim yerine koyun."
“Herkes bizim duygularımızı anlamalı”
PKK sembolleriyle gösteri yapılmasının Türkiye’nin acısının göz ardı edilmesi oluğuna dikkat çeken Başbakan Davutoğlu, "DAEŞ ve PKK arasında bir fark yok. Herkes bizi dinlemeli ve duygularımızı anlamalı. Buraya gelmeden önce hastaneyi ziyaret ettim, yaralıları gördüm. Biz diğer ülkelerin acılarına saygı duyuyoruz, diğerlerinin de bizim acılarımıza saygı göstermesini bekliyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan buna dikkat çekti. Gerçeğin bu yüzüne dikkat çekti." diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, daha barışçıl bir kıta için bu konuda eleştirilerinin süreceğini de vurguladı. Bunun ardından AB Komisyonu Başkanı Juncker’in yapılan yorumlar konusunda dikkatli olunmasını söylemesi ve Belçika Krallığı hakkındaki yorumları kabul etmediğini dile getirmesi üzerine Davutoğlu şöyle konuştu:
"Bu cevabı verirken Belçika Krallığına, Belçikalı dostlarımıza, halkına saygımı da ifade etmek isterim. Burada bir ulus, bir ülke zikretmedim konuşmamda. Ancak bütün ülkelerden de teröre karşı mücadelede omuz omuza verilmesini beklemek bizim hakkımız. Nasıl Türkiye'ye yönelik eleştiriler bizi bazen zorlasa da rencide etmiyorsa, Avrupalı dostlarımıza yönelik eleştirilerin onları rencide etmemesi lazım. Biz, fikir özgürlüğü çerçevesinde fikirlerimizi paylaşırız ve ortak değerlerimiz etrafında da her zaman birbirimize saygılı şekilde eleştiri dili kullanabiliriz."
Davutoğlu, sığınmacıların geri kabul edilmesiyle ilgili yasal bir düzenleme yapılıp yapılmayacağı ile ilgili bir soru üzerine, bugüne kadar Türkiye'ye sığınmacılara muamele konusunda tek bir eleştiri gelmediğini vurguladı. Davutoğlu, şunları dile getirdi:
"Bu Başbakan olarak benim için gurur duyulabilecek bir şey. Çünkü son 5 yıldır 300 bin kişinin yaşadığı kamplarımız var. Bunlar normal kasabalara, köylere dönüşmüş durumda. Okul, hastane gibi tüm imkânlar mevcut, sıcak yemek servisi yapılıyor. 2,4 milyon Suriyeli sığınmacı ise şehirlerde Türk halkıyla beraber yan yana yaşıyor. Türk toplumunda onlara dönük herhangi bir ırkçılık ya da yabancı düşmanlığı yok. Bu bizim kültürümüz. Örneğin, Başbakan olarak seçimlerden sonraki ilk kararlarımdan biri, Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılara çalışma izni verilmesi oldu. Bu zor bir karardı, Avrupa'daki tüm siyasi liderler bunu kabul edecektir. Muhalefet eleştirdi ancak yüzde 10 kadar işsizlik oranına rağmen, halkımız bu politika hakkında herhangi bir şey söylemedi. Çünkü biliyorlar ki Suriyeli sığınmacılar da kendileri gibi insan. Sığınmacıların şartları iyi planlanmış durumda. Bu konuda herhangi bir şüphesi olanlar gelip görebilir. Suriyeli olmayanlar için de aynı durum söz konusu."
Davutoğlu, dünyada sığınmacı sorununu yakından takip eden herkesin Türkiye'nin sığınmacılar için sağladığı şartları takdir ettiğini söyledi. Geri kabullerin başlamasıyla bazı zorluklarının ortaya çıkacağını ifade eden Davutoğlu, ancak bu konuda AB ve Türkiye arasında ortak projelerin hayata geçirileceğini belirterek, "Anlaşmayı eleştirenler, daha iyi bir seçenek sunmalı. Daha iyisi yok." dedi.